5.gün Gili Air adasından ayrılıp bu sefer Bali’nin doğusundaki Ubud bölgesine geçiyoruz. Şimdiye kadar kaldıgımız Seminyak sahili, arkasından Gili Air adasını ne kadar çok beğenmiş olsak da Ubud bizde bambaşka bir tat bırakıyor. Burası Uzakdoğu kültürünü çok yakından hisseebileceğiniz, muhteşem bir doğa içine gömülü tapınaklar, pirinç tarlaları, coconut ormanlarında doğanın yüceliği karşısında diz çökeceğiniz, sporun içsellikle birleştiği yoga, insanı iç yolculuğa çıkaran healing centerlar’da bir çok uzak doğu tedavi yöntemleri ile tanışacagınız, sağlıklı beslenmenin de çok leziz olabileceğini kanıtlayacagınız anlatılmaz yaşanır bir bölge burasıJ Kısacası Ubud Rocks!
Biz Ubud’ta muhteşem bir otelde kalıyoruz, The Mansion Resort Hotel. Otelin en önemli özelliği muhteşem peyzajı, dekorasyon ve havuzları. Şehir merkezine motorla 10dk, biraz yukarı tırmanmanız gerekiyor ama kesinlikle değer. Yine önerimiz biraz uzun kalın ki en azınan bir full gün otelin de keyfini çıkarın ve gezmek için mutlaka motor kiralayın. Bu sefer motorda bir üst klasmana geçiyoruz ve Honda Vario motorumuzla yola devam ediyoruz.
Yapılacak çok şey var, biz burda 4gün kaldık; gün gün ne yaptıgımızı anlatmaktansa gezilmesi gereken yerleri özetleyelim. Klasikler, mutlaka Ubud Market’a gidilimeli, yerel halkın açtıgı pazarda pazarlık etmekten kafayı kırarak çıkılmalı, mumkünse tüm hediyelik eşya alışverişi burdan tamamlanmalı ve bir daha da uğranmamalı. Pazarda halkın ne kadar fakir olduğunu ve sizi ayak üstü ne kadar fena kazıklamaya çalıştıklarına şahit oluyorsunuz; oteldeki veya adanın içindeki güleryüzlü insanlarla tanışmamış olsam Bali halkından nefret edebilirdim. Benim de pazarlıkta sınır tanımadığım doğrudur, bir noktada kendimden bile nefret edebilirdim.
Vee gelelim muhteşem manzaralara. Pazara çok yakın Ubud Palace ve hemen yanındaki Lotus Kafe muhteşem. Ubud Palace hala kraliyet ailesinin yaşadığı yer, ön baçesi ve havuzları gezmeye açık. Gezdikten sonra da Lotur Kafe’de oturup süper bir mimari ambains içinde yerel kahvelerini yudumlayabilirsiniz.
Balinin merkezi sokak sokak gezilmesi gereken bir yer. Her sokağın ayrı bir havası var, minik butiklerden alışveriş yapmak, güzel veggie yemekler,detoks meyve suları içmek,masaj yaptırmak, bio mağazalara girip ne var ne yok yoklamak için harika. Birkaç saat gezilmeli.
Monkey Forest, yine görülmesi gereken adı üstünde içerisinde yüzlerce maymunun oldugu çok güzel bir orman. Çantalara, kendinize dikkat, bol foto. Burası da yine merkezden çok rahat yürnebilecek bir uzaklıkta.
Merkezde yemek yenebilecek çok güzel yerler var. Clear Cafe çok lezzetli bir vejeryan mutfağı, Bali’de bir çok restoran ve mağaza girişinde olduğu gibi ayakkabıları çıkarıp içeride ister yer sofralarında ister masalarda leziz bir yemek yiyebilirsiniz. Bizim kuzenlerimiz burada yaşıyor, o yüzden burayı bilen ve birçok kez gelmiş kişilerin önerilerini paylaşıyorum. Yine Seeds of Life ( sanırım beni favorim) benzer bir vejeteryan konsepti, özellikle detox meyve suları ( Jamu deniyor) şahane. Bizim otele çok yakın, yani merkezden biraz yukarda, motorla gidilmesi gereken Alchemy yine harika bir vejeteryan restoranı.
Yoga yapmak isteyenlere çok güzel okullar var ve derslere tek seanslık veya 5-10 seanslık paketler halinde ödeme yaparak katılabiliyorsunuz. Biz Radiantly Alive’da bir seansa katıldık ama uzun kalanlar için her gün bir seans denemek gerek, harika bir deneyimdi. Muz ağaçlarına bakan, yere kadar camlı ilham veren bir salonda Avusturalyalı bir hoca eşliğinde yoga yaptık; zorlanmadık diyemeyeceğim, canımız çıktıJ. Buranın dışında Yoga Barn ve Shades of Yoga da en çok tercih edilen yoga stüdyolarından ikisi. Bali’ye gelmişken gerçekten denenmeli.
Ubud bir yandan şifa merkezi; spa merkezleri,bioenerji ile şifa yöntemleri, bitkisel kürler ne ararsanız var. Ben merkezde Ananda’da Reiki deniyorum, Atilla da Bodyworks’de masaj yaptırıyor. İkisi de tavsiyemizdir, özellikle Ananda benim için bayağı ilginç bir deneyim oluyor. Bodyworks de Bali’de güzel bir SPA zinciri, herhangi biri denenebilir. Başka bir gün de yine merkezde Family Guest House’un ( bizim kuzenlerin kaldıgı yer) sahiplerinden Papa denilen bir amca beyaz atleti, simsiyah saç ve bıyıkları ile refleksoloji masajı yapıyor. Adam aslında üniversitede sanat tarihi hocası ve otel içinde bayağı güzel tabloları var; okuldan sonra da gece geç saatlere kadar masaj yapıyor. Bayağı ilginç bir karakter, ayak altındaki belli noktalara bastırarak vücuttaki sorunlu bölgeleri buluyor. Özellikle kuzenim el bileğinde olan bir ağrı sorununu bu adam sayesinde halletti. Ben bel ağrım için gitmiştim, ayak altında acıyan noktalardan bel ağrımı yakaladı. Atilla da denedi fakat acayip can acıyor. İlginç,lokal bir deneyim için tavsiye edilir.
Daha bir sürü gezecek yerler var, yazı biter Ubud bitmez. Yine bizim otelimize yakın Campuhan Ridge Walk harika bir yer. İncecik patika bir yoldan muhteşem doğa ve temple manzaraları ile yürüyüş yapıyoruz. Çok uzun bir mesafe değil, gidiş geliş yaklaşık 2 saatte bitiriyoruz.
Ubud’un diğer mutlaka görülmesi gereken yerleri özellikle pirinç tarlalları. En büyüğü UNSECO koruması altındaki Jatiluwih tarlası ama biz daha yakın ve gezmesi daha rahat ve ufak olan Tegalang tarlasına gidiyoruz. Harika bir doğa, daha önce pirinç tarlası gezmemiş biri olarak o alabildiğine teras teras simetrik tarlalara bayıldım. Yolda sepeti ile bekleyen lokal amcalar da çok komikler, bi sarılıp foto çekmeli.
Yine bir diğer destinasyon Elephant Cave(Goa Gajah), burası içinde bir filin agzından içeri girdiğiniz ufacık bir Hindu meditasyon magarasının oldugu bir tapınak.
Bir diğer ilginç tapınak da Tirta Empul. İçinde kaynak suyun aktıgı bir havuz var, Hindu inanışına göre insanlar ruhlarını temizlemek için bu çeşmelerde yüzlerini ve vucutlarını yıkıyorlar, hatta dolunay oldugu zaman gelmek yerel inanışa göre en makuluymuş.
Teganungan Şelalesi mutlaka görülmesi gereken başka bir yer. Oraya Ubud ta ayni donemde tatilde olan kuzenim Gokce, esi ve arkadaslari ile birlikte gidiyoruz. Bayagı uzun merdivenlerden aşagıya inip, ihtişamla akan şelalenin altında yıkanıp şelalenin diğer tarafından yukarıya tırmanabilirsiniz. Yukarıdaki nehrin etrafında ‘stone balancing’ denilen taşların üst üste dengede durdugu çok güzel yapılar var. Nehir içinden taşlara basara yürüyebilir, sakinliği hissedebilirsiniz. Geri dönüş yolunda yine uzun merdivenlerin biraz yorucu olduğu doğrudur.
Kendimi iyi hissetmedigim icin sadece Atilla, Gokce ve arkadaslari ile birlikte Beratan golunde bulunan Ulun Danu Beratan tapinagina gitmeye karar veriyorlar. Bu tapinak Bali nin en unlulerinden biri ve bir cok magazinede gorebilirsiniz. Motorla 2 saat yolculuktan sonra varilabiliyor. Fotograflar inanilmaz, keske gidebilseydim.
Bu bölgede isteyip de gidemediğimiz bir yer Batur dağı ve gölü oldu. Burası bir yanardağ, ve dağa tırmanıp gün doğumunu izlemek çok güzel oluyormuş. Bunu yapmak için sabaha karlı 4 gibi yürümeye başlayıp, dağa çıkma planı yapmıştık fakat yorgun düşen bedenler bu programı yapmadı. Bir daha gelişimize de gezecek yer bırakmış olduk. Ama bu deneyim şiddetle tavsiye edilir.
Bali’de geçirdiğimiz bu muhteşem 8 gün dolu dolu oldu, yine gelirmisiniz sorusuna zor cevap veriyoruz. Çok sevdik ve evet gelmek isteriz ama bir yandan da o kadar çok gezilecek değişik coğrafya var ki bu dünyada kim bilir yeni yollarımız neresi olur.
Ne kadar güzel gözüküyor. Benim de balayı tercihim için ilk sırada yer alıyor. Google map kullanarak baktığımda halkın fakir olduğunu dükkan ve giyimlerinden sezdim, bir de sizden duyunca emin oldum. Jımbaran bölgesinde bir otel düşünüyordum fakat gezilecek yerlerin Ubud bölgesinde olduğunu fark edince vazgeçtim. Umarım fikrimiz değişmez ve biz de Bali’ye gidebiliriz 😊
Merhaba, umariz gidebildiniz ? 🙂
Merhaba, maalesef gidemedik, bütçe planlamamızı düğün bir hayli aştı 🙂 Antalya’ya gidebildik. Yalnız uçağa hiç binmemiş biri olarak 40 dk uçuş bile beni benden aldı 🙂 sanıyorum 8 saatlik uçak yolculuğuna dayanamazdım 🙂