Aslında bu yazıyı yazarken sene 2016. Tam beş sene önce hayatlarımızı birleştirme kararı alıp, bunu da kutlamak için gittiğimiz İspanya turu ‘nu sarı bir deftere kaydetmişim (2011). Raftan indirdiğim defterin sayfalarında birer birer dolaştıkça, yine teşekkur ediyorum bizi birleştiren flamenko’ya, İspanya’ya ve 2007’de kuliste ilk defa tanıştığımız ispanyoldefteri gösterisine. Bizim hikayemiz böyle başladı, ellerimizi flamenko birleştirince, İspanya’ya, Endülüs’ gidip teşekkür etmek boynumuzun borcu oldu.
Yazdığım sarı defterin sayfalarını gezindikçe İspanyoldefteri’nin hayata geçiş hikayesini daha net hatırlıyorum. İlk önce ne çok yer geziyoruz, her yerde ayrı güzelliklerle tanışıyoruz, öğreniyoruz, unutmayalım, kendimize anı defteri yapalım diye başlamışken şimdi birçok insanla da paylaşabildiğimiz rengarenk bir bloğa dönüştü. Çok mutluyuz, gezdiğimizi,gördüğümüzü,öğrendiklerimizi herkese anlatmak, bir kişiye bile ‘haydi kalk biz de çıkalım’ dedirtebilmek önemli bizim için. Çünkü inanıyoruz ki insan gezdikçe, gödükçe daha empatik, daha hümanist ve daha objektif bakabiliyor bu hayata.
Gelelim Balayımız’a, uzun bir rota ve yine bir çok farkı lezzeti harmanlağımız bir tatil. Barcelona’dan başlayıp oradan Granada, Malaga,Mijas, Marbella,Cebelitarık(Gibraltar), Cadiz, Jerez,Sevillai Cordoba ‘yı gezip ve son durak Madrid’de bitiriyoruz.
İlk durak Barcelona . Barcelona’yı anlatmakla bitmez ; önce konaklamadan başlayayım. Biz La Rambla caddesinde Plaza Reial’a çok yakın bir apartman dairesinde kalıyoruz. Barcelona’da merkezi yerde kalmak önemli çünkü çok gezecek yer var.
Öncelikle şehrin tarihi dokusunu hisstmek için La Rambla ve çevresinden başlamalı. Belli başlı yerler La Rambla caddesi ve onu çevreleyen Gotik mahallesi ( Barrio Gotic) ara sokakları. La Rambla, Plaza Catalunya ’dan aşağıya doğru uzanan iki tarafı agağçlar, mağazalar ve binalarla çevrili en hareketli caddesidir. Burası Taksim gibi her her saatte hareketin eksik olmadığı, canlı heykellerin,satıcıların, sokak şovlarının ve cafelerin teraslarında oturan insanların sesi ile cıvıl cıvıl bir cadde. Çok turistik bir bölge olduğu ama aynı zamanda şehrin kalbinin attığı yer olduğu da kesin.
La Rambla’dan aşagıya doğru inerken son taraf Gotik mahellesi. Ara sokaklarda kaybolup, tarihini okumak, oturup mimarinin estetiğini incelemek, fotoğraf çekmek ve güzel bir kafede de oturup kahvenizi yudumlayarak anı yaşamanızı öneririz. Barcelona’nın en ünlü gotik mahallesi olan bu bölgedeki en önemli gotik yapı Barcelona Katedrali’dir(Cathedral). Asıl adı Catedral de la Santa Cruz y Santa Eulalia olan bu katedral Barselona’nın en önemli dini yapılarından biri. 13.-15.yy arasında inşaası tamamlanmış. Katedral meydanı da hem sabah hem de akşam saatlerinde çok keyifli. Yorulunca da buraya çok yakın Caelum Cafe’de güzel bir kahve ve tatlı yiyebilirsiniz. Yine bu civarda Santa Maria del Pi kilisesi, Barok mahallenin en hareketli caddesi Carrer de Ferran, Plaza Reial mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Bu meydanda Gotik tarzdan biraz uzaklaşır ve sokak lambalarında ünlü katalan mimar Antonio Gaudi’nin modernist yaklaşımlarını görürsünüz. Carrer de Ferran boyunca ilerleyince de Katalan Hükümet binası ve belediye binasının karşıladığı Plaça de Sant Jaume Meydanı’na ulaşırsınız.
La Rambla etrafındaki diğer gezilmesi gereken bir yer de Mercat de la Boqueria, burası aslında bir meyve ve sebze pazarı. Bu tip pazarlar Barcelona’nın hemen hemen her mahallesinde olmasına rağmen burası La Rambla’ya yakın ve Gotik mahallesinin tarihi dokusunun içinde olmasıyla turistlerin çok ziyaret ettiği, haliyle de konsepti meyve ve sebze pazarından öteye geçmiş bir Pazar. Buradaki bazı tezhagların önünde taze taze aldığınız deniz ürünlerini pişirtip yiyebilirsiniz. Biz bir sabah içinde buluna Papita isimli minik yerde , taburerlede oturup kahvaltı etmiştik. Yine El Quim’de önerisini aldığımız ama gidemediiğimiz buradaki başka güzel bir tapasçı.
La Rambla’dan güneye doğru inince de Kristof Kolomb heykeli ve liman bizi karşılar. Barcelonetta’da dolanıp, kumsalda güneşe karşı keyif yapabilirsiniz ki biz Malaga uçağını kaçırınca, bir günümüzü bu keyifle geçirmiştik.Bunun dışında burada Maremagnum isimli deniz üzerine nşa edilmiş bir alışveriş merkezi ve kocaman bir akvayum bulunmaktadır. İlgisi olanlar için gezilmesini öneririz.
Bir başka günü geçirdğimiz bölge ise bu sefer Katalunya meydanının kuzeyi. Metrodan inince kuzeye doğru yürüyünce Eixample bölgesine geliyoruz; Barcelona’nın bence yaşamak için en güzel bölgelerinden biri. Buradaki evler, modern mimari, bisiklet yolları, yaşam Barcelona’nın gündelik hayatını çok net anlatıyor. Buraya gidip mutlaka Cerveseria Catalana’da tapas yiyip sangria ile yuvarlayıp, üstüne de krem katalan tatlısı yemelisiniz. Şehrin en iyi tapasçılarından, mutlaka önceden rezervasyon yaptırmalı.Şehirdeki diğer çok lezzetli tapasçılar da Taller de Tapas ve Ciutat Condal.
Eixample’den Diagonal caddesine doğru kuzeye yürürken sağ tarafta kalan Casa Mila’yı mutlaka gezmeli. 1906-10 yıları arasında Gaudi tarafından inşaa edilmiş, onun sanatsal fantezilerini çok iyi anlatan yapı, daire ve ofislerden oluşan bir rezidans olarak tasarlanmış. Barcelona’ya gelince Gaudi’nin tüm mimari eserlerini mutlaka görmek gerek. Bunlardan en önemlisi inşaası hala devam eden Sagra de Familia bazilikası. Gaudi 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölmüş ve bu bazilikanın inşaası yarım kalmıştır. Hala devam etmesinin sebebi olarak a Gaudinin karmaşık modern mimari anlayışının hala tam olarak çözülemeyişi denmektedir. 2028 yılında bitmesi planlanmaktadır. Bir diğer yapı da Parc Güell . Burası da yine Gaudi tarafından Güell ailesini soyluluk göstergesi olarak yaptırılmış,parkın içinde üzerleri rengarenk seramiklerin bir araya getirilmesi ile oluturulmuş mozaiklerle kaplı yapılar, iki adet bina ve kule görüyorsunuz. Parkın girişindeki merdivenli yol, sütunlarla süslenmiş büyük meydana kadar devam ediyor. Büyük meydada dalga görünümünde, mozaik kaplı banklar bulunuyor; burada oturarak meyvemizi yiyor ve dinleniyoruz.
Biz Barcelona’da yaklaşık 2,5 gün kaldık; yetti mi derseniz bu şehre hiç bir zaman yetmez derimJ Benim yaşamak da istediğim bir şehir olduğu için ne kadar gezsem daha fazla sindirdiğim bir yer oluyor burası.
Bir daha gittiğimizde daha çok zamanımız olursa bu sefer Monjuic’i görmek ve Barcelona’ya 40km mesafedeki Montserrat’a gitmek çok istiyorum. Zamanınız olursa tavsiye edilir.