27.11.2016 tarihinde Hürriyet Seyahat ekinde yayınlanan Avrupa Motosiklet gezimizin ropörtajı tam metnini sizlerle paylaşıyoruz. Bizim icin cok keyifli oldu umarim sizlerde keyifle okursunuz 🙂
http://www.hurriyet.com.tr/2-teker-13-gun-ve-10-ulke-40287848
1- Adınız soyadınız, yaşınız ve meslekleriniz nedir?
Ozge Aydemir , 31 & Atilla Aydemir,37.
Ozge Aydemir: Koç Matematik ve MBA mezunu, Global bir yiyecek&içecek şirketinde marka yöneticisi.
Atilla Aydemir: Yıldız Teknik Makine Müdendisliği bölümü mezunu ve EMBA okuyor, uluslararası faalıyet gosteren bir türk şirketinde yönetici. Uzun zamandır AVM Sektöründe çalışıyor.
2- Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Nasıl bir hayatınız var, neler yapıyorsunuz?
Ben Türkiye’de, Atilla Almanya’da dünyaya geldi; eğitimlerimizi Türkiye’de tamamlayıp Amerika’da üniversite değişim programlarına katıldık. Farklı global şirketlerde çalışarak bir çok kültürden insanla projeler yönettik. Evlendikten sonra 2,5sene Bükreş’te yaşadık ve Doğu Avrupa ülkeleri için çalıştık; postsosyalist devletlerin yaşadığı karmaşık demografik yapıya onlardan biri olarak şahit olduk. Evlilik öncesi ve sonrası Avrupa’da , Amerika’da , Ortadoğu’da ve Uzakdoğu’da bir çok şehirde hem turistik hem iş amaçlı bulunduk. Daha yolun çok başındayız ama dünyayı gezip gördükçe ‘ bakın ben dünya vatandaşıyım, ne kadar büyük bir insan oldum’ deyip oturmak yerine yaşadığımız dünyayı ve kendimizi daha iyi anlamak için de daha çok gezmenin yolunu arar ve bulur olduk.
Bizler de bu minik ailemizde iki farklı bireyiz ve bu farklılıkların hayatımızı çok zenginleştirdiğine inandığımız, çok keyifli bir beraberliğimiz ve hayallerimiz var (tahtaya vuralımJ),
Şu anda dünyanın belki de en dinamik şehri İstanbul’da yaşıyor, çalışıyor ve boş bulduğumuz her an motorumuzla kısa kaçamaklar ya da yıllık izinlerimizle uzun turlar yapmaya çalışıyoruz.
3- Seyahatiniz hayatınızdaki önemi nedir, özetle seyahat sizin için ne ifade ediyor?
Seyahat ikimiz içinde çok büyük bir heyecan. Nereye gittiğimizin önemi yok; göreceğimiz her yeni yer , tanışacagımız her yeni insan, deneyecegimiz her yeni aksiyon bize heyecan veriyor. Çok ilginçtir ki yaşadığımız yere, çevremize, evimize aidiyet duygumuzun da çok yüksek, fakat firar etmek için fırsat kolluyoruz. Biraz pandoranın kutusu gibi galiba; en başta çekinerek açtığın sonra ardı arkası kesilmeyen bir merak seni çevreliyor, doyamıyorsun keşfetmeye ve öğrenmeye. Tek bir farkla, bu kutu kötülük yerine iyilik yayıyor, hey yeni yerde gördüğün farklılıklar daha humanist, empatik ve objektif olabilmeyi öğretiyor insana.
Hal böyle olunca bizi en çok motive eden anlardan biri bir sonraki tatilimizi planlamak oluyor. Sonra başlasın geri sayım.
4- Seyahat sizin için bir tutku mu? Örneğin bazı gezginlerle konuştuğumda bu tutkunun aileden geldiğini söylüyorlar, sizinde ailenizde gezginler var mıydı? Ya da seyahat konusunda size ilham olan birileri var mı?
Atilla, babasının işi sebebiyle Almanya, Arabistan ve Türkiye’de birçok farklı şehirde yaşama imkanı bulmuş. Bazı zamanlar olmuş, her sene ayrı bir şehir, haliyle yeni okul ve arkadaşlar tanımış. Gezgin denilebilecek bir ailede büyümüş; ayrıca fotoğraf tutkusuda bunu tetiklemiş. Bense gezmeyi gezerek öğrenenlerdenim. Her yeni seyahat daha fazlasını istememi sağlayan bir bağımlılık oluyor. Kanında dolaşıp tüm vücudunu saran o merak duygusu yeni yerler gezdikçe daha da çoğalıyor.
5- Motorla seyahate gelmeden önce biraz genel seyahatler üzerine birkaç sorum var onu sormak istiyorum. Evlenmeden önce de seyahatleriniz oluyor muydu, yoksa çift olarak mı dünyayı gezmeye başladınız?
Bu kadar çok olmasa da evlenmeden önce de geziyorduk ama daha farklı bir konseptte. Atilla‘nın motor tutkusu her zaman vardı ve tek başına Anadolu’nun bir çok noktasına gitmişti, bunun yanında üniversite yıllarında arkadaşları ile beraber kurdukları fotoğraf kulübü ile Turkiye’de birçok şehri fotoğraf çekmek için gezmişler, kamplar kurmuşlar, Avrupa’ya yolculuklar yapmışlar. Bense daha çok uçak yolculukları ile arkadaşlarımla turistik geziler yaptım. Benden daha özgür bir ruha sahip Atilla, beni de bu muhteşem yolculuğa evlendikten sonra sürükledi. Beraber daha farklı çerçeveden bakmaya başladık gezilere; görerek, hissederek, araştırarak, eğlenerek gezmeyi öğrettik birbirimize. Her gezimiz ayrı bir macera şimdi.
6- Örneğin nerelere gittiniz (motorsuz)? Hangi ülkelere ayak bastınız biraz detaylı uzunca anlatabilir misiniz? Genel anlamda seyahat temanızda ne var? Kültür gezileri mi yaparsınız yoksa adrenalin ve maceraya da yer verir misiniz? Eğer ikincisiyle nedeni öğrenmek isterim.
Motorsuz bir çok farklı ülkeyi gezdik. İspanya’da Barcelona, Malaga, Sevilla, Granada, Cadiz, Marbella, Madrid gibi yaklaşık 15 şehir ve kasaba; Italya’da Roma,Floransa, Toskana kasabaları, Cinque Terre, Naopoli, Amalfi gibi 20’den fazla şehir ve kasaba, Norveç, İsveç, Danimarka, Almanya, Fransa, Hollanda, Uzak doğu’da Bangkok, Koh Samui, Koh Tao, Koh Pangan, Koh PhiPhi adaları, Doğu Avrupa’da Bükreş, Cluj, Brasov, Sibiu gibi 10’dan fazla şehir ve kasaba. Kısaca, beraber motorsuz 15’e yakın ülke , 70’den fazla şehir, kasaba ve ada gezdik.
En çok sevdiğimiz seyahat programı gittiğimiz ülkede araba veya motor kiralayarak farklı şehirler arası road trip yapmak. Kültür, keyif ve sporu birleştirebildiğimiz tatilller en sevdiklerimiz. Örneğin 2015 yazında yaptıgımız iki haftalık Napoli- Vezüv-Pompeii- Sorrento- Capri -Amalfi sahili tatili kültürü, keyfi, doğayı ve sporu harmanladığımız muhteşem bir tatildi. Pompeii’nin tarihi büyülerken, Amalfinin turkuaz rengi denizinde yüzmek ve Positano’nun ‘Path of Gods’ isimli dağ yolunda keçiler eşliğinde trekking yapmak eşsizdi.
Biraz yorucu oluyor evet ama dolu dolu bir tatil geçiriyoruz her seferinde. Evimize geri döndüğümüzde gördüklerimizi, yaşadıklarımızı hem sevdiklerimizle, hem de bloğumuzdan ve Instagram sayfamızdan takipçilerimizle paylaşmak en keyifli parçalarından biri oluyor. Yaşadığımız heyecanı biraz olsun çevremize geçirebilirsek ne mutlu bize!
7- Motosiklete çok eskiden beri bir ilginiz mi var? Nasıl başladı motorla seyahat etme isteği? Neden motor?
2007’de tanıştığımızdan beri motor kullanıyoruz. Aslında bir çok kişinin içinde motorsiklet sevdası vardır diye düşünüyoruz. Kimi aile baskısı yüzünden, kimi cesaret edemediğinden , kimi de üşendiğinden bu sevdayı uzaktan yaşıyor. Kim özgürlüğü hissetmeyi istemez ki?
Motorsikletle seyahet etmek bizim için çok büyük bir keyif ve özgürlük.Şehir içinde trafiğin hayatımızdan zaman çalmasına izin vermeyip, uzun seyahetlerimizde doğayla kucaklaşıyoruz. Ünlü bir fransız atasözü ‘Pırıl pırıl gökkuşağını görmek için, önce yağmuru yaşamak gerekir’ der; motorsikletle seyahat de böyledir. Motorsiklet herşeyden önce cesaret, arkasından disiplin, planlama ve sabır ister. Bir çok zorluğu ve riskleri barındırır, arabanın verdiği konfordan uzaklaşmanızı gerektirir. Ama sonrasında doğayla kucaklaşma ve özgürlük ise en büyük hediyesidir.
8- Hem çalışıyorsunuz hem de seyahat ediyorsunuz, bunun ayarlamasını nasıl yapıyorsunuz? Sizi örnek alan bir gezgin size dese ki “Bana bunun püf noktalarını anlatın” neler söylersiniz? Ne yapmalılar?
İşleri bırakıp bir kerede 6 ay, 1 sene dünyayı gezmek felsefesi yerine, çalışırken yıllık izinlerimizle planladığımız tatillerle bu keyfi bir ömre yaymak, bunu da mümkün olduğunca iki teker üstünde yapmak hedefimiz. Nasıl olsa bir gün yoğun iş yaşantımız bitecek ama öncesinde de hayatın her anından ayrı keyif almaya çalışıyoruz. Çalışınca tatilin keyfi; tatil yaptıkça çalışmanın keyfi daha çok çıkıyor bizce. Çalışan insanların yaptığı en büyük hata, hayatı ertelemek. Ya yoğunluktan, ya çocuk telaşından, ya da bütçe kısıtından. Bizler her koşula uygun çok farklı seyahat olanakları olduğunu düşünüyoruz; önemli olan istemek ve önceden planlamak.
9- Avrupa gezinizden önce, yurt içinde denemeler yaptınız mı? Nerelere gittiniz, kamp vs kurdunuz mu?
Evet, Kuzey Ege, Trakya gibi kısa gezilerimiz oldu ama uzun olarak 2013 yazında, Bükreş’e taşınmadan önceki son yazımızda 2 hafta motorumuzla Ege ve Akdeniz sahilini gezdik. İstanbul’dan başlayarak İzmir, Çeşme, Alaçatı, Kuşadası, Bodrum, Datça, Selimiye, Bozburun, Marmaris, Fethiye Kelebekler Vadisi, Kaş, Kalkan, Olympos ve Antalya’ya kadar gittik. Bakir koylar keşfettik, Kelebekler vadisinde kumsala çadır kurup, dalga sesleri ile uyandık. Türkiye sahillerinin her köşesi ayrı cennet; ülkemizin bu doğal güzelliklerinin değerini daha çok bilmemiz gerekiyor.
10- Gelelim meselemize 🙂 13 günde 10 ülke sanırım… Ne zaman çıktınız yola? Nereden başladı bu Avrupa macerası nerede son buldu? Neden bu rotayı tercih ettiniz? Kaç kilometre yol yaptınız? İlk kimin fikriydi? Yol boyunca yaptıklarınızı anlatabilir misiniz? Hangi ülkelerde neler yaptınız, ne gibi deneyimler elde ettiniz?
Gezinin ayrıntılı anlatımı ve fotograflar icin tıklayınız
Daha önce Türkiye’de uzun gezilerimiz olmuştu ama Avrupa gezisi 2014 yazında yaptığımız, 13 güne 10 ülke sığdırdığımız ilk uzun yurtdışı gezimiz aslında. Hep hayalimizde böyle uzun bir rota vardı, Bükreş’e taşınınca bu hayale daha yakın olduğumuzu gördük ve bu fırsatı değerlendirmek istedik. Güzergahımız Romanya-Bükreş, Sighisoara ve Cluj-Napoca, Macaristan-Budapeşte, Avusturya-Viyana ve Graz, Slovenya-Lubliyana, Hırvatistan-Pag, Hvar, Dubrovnik, Karadağ- Kotor ve Budva, Arnavutluk, Kosova-Prizren, Makedonya-Üsküp, Bulgaristan ve Bükreş ile 3.500 km ile Avrupa’nın ortasında bir çemberi tamamladık.
Rotamız o dönemde yaşadığımız Romanya Bükreş’ten başlayarak Transilvanya’nın büyülü eski Ortaçağ kentleri Sighişoara ve Cluj Napoca ile devam etti. Romanya çok fazla adını duymadığımız fakat her köşesi ayrı güzelliklerle dolu bir ülke. Gerek Bükreş’in şehir ve eğlence hayatı, gerek dağları ve doğası,sahil beldeleri, gerekse ortaçağ kasabaları ile doğa, kültür ve eğlencenin bir arada bulunduğu; Istanbul’a çok yakın ve çok ucuz bir ülke. Gezimizdeki ilk durağımız Sighisoara ise 1999’dan beri UNESCO’nun dünya tarih mirasi listesinde yer alan rengarenk evleri, daracık sokakları ile 14.yy’dan beri çok iyi korunmuş tatlı mı tatlı bir kaleiçi kenti. Drakula olarak bilinen Vlad Tepes’in doğduğu yer burası.
İkinci destinasyon Cluj Napoca, eski Transilvanya eyaletinin başkenti ve Bükreş’ten sonra Romanya’nin en kalabalık ikinci sehri. Romanya’nin en buyuk üniversitesi burda ve haliyle bir cok gence ev sahipliği yapan bu kent çok genç ve dinamik bir ruha sahip
Romanya’dan ayrılıp Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye geçiyoruz. Burada iki gün kaldıktan sonra da Avusturya’nın başkenti Viyana’ya devam ediyoruz. Her iki şehir de mimarisi ve tarihi dokusuyla büyülüyor. Özellikle Viyana için neden ‘Kadın kadar baş döndürücü, aşk şarkısı kadar romantik, gizemli bir mektup kadar anlaşılamaz’ dediklerini daha iyi anlıyoruz. Bu düzenli ve tertemiz şehir, görkemli heykelleri, tarih kokan masalsı sokakları ile bizi büyülüyor.
Bu gezi sırasında bizi en çok şaşırtan ülkelerden biri de Slovenya oluyor. Başkenti Lubljana Avusturya’dan Hırvatistan’a geçerken dinlenmek için duracağımız herhangi bir şehir olarak plandayken , yorgunluğumuza ragmen kendimizi saatlerce yürümekten alamadığmız yeni bir destinasyon oldu. Merkezi ortasından nehir geçen, iki yakası kısa tatlı köprülerle bağlanmış, kanal kenarı kafe restoranları ile minik bir İtalyan kasabası gibi.
Gezinin vazgeçilmezi deniz tatili de keyifli turumuzun cilası oluyor. Hırvatistan’ın bakir Hvar ve Pag adaları ile tertemiz sahillerinde yorgunluğumuzu atıyoruz. Bu bölgede bir çok karavan kampı ve nudist (aman dikkat!) sahil bulunuyor. Almanya ve Danimarka’dan gelen birçok karavana ev sahipiligi yapan bu sahiller doğayla başbaşa ,sessiz ve hiç el değmemiş.
Dönüş yolumuzda ilk durağımız Avrupa’nın yeni gözde tatil ülkesi olan Karadağ, gerek doğası gerek fiyatları ile çok uygun bir destinasyon olabilir, ardından Arnavutluk üzerinden adeta bir Türk şehrini andıran Kosovo Prizren’de konaklıyoruz. Prizren’nin muhteşem manzaralı dağ yollarından Büyük İskender’in ülkesi Makedonya ve en son konaklama yapacağımız Bulgaristan Sofya gezip görme anlamında ne yazıkki çok fazla seçenek sunmuyor. Bükreş’e varmamızla ömrümüz boyunca unutamıyacağımız büyük bir macerayı tamamlamış oluyoruz. Genelde gece yolculuk yapmadan hedefimize ulaştık, yol boyunca yorgunluk, sırt ağrıları, sıcaklarda zorluklar dışında bir problem yaşamadık.
11- Nasıl hazırlandınız? Biraz detay vererek anlatabilir misiniz? Örneğin motorlarınız gücü bu macera için uygun muydu? Yanınıza neler aldınız?
Motorsikletle seyahet ciddi bir disiplin ve planlama gerektiriyor. Avrupa gezisi ise çok kısa sürede çok fazla destinasyon içerdiği için ekstra hazırlık gerektiren bir tatildi. Itiraf etmeliyiz ki iki yönetici olarak, tatilllerimize bir proje gözüyle bakıyor, bir kaç aşamadan oluşan detaylı bir hazırlık sürecine giriyoruzJ Bu gezi için öncelikle rotayı çizip, yolların motora uygunluğunu araştırmak, benzer rotaları denemiş motorcu gruplarla bloglar üstünden yazışmak gibi ön fizibilite çalışması yaptık. Sonrasında, gezecegimiz ve kalacagımız yerleri belirleyip bunları bir excelde programa döktük ve bütçe planı hazırladık. Çanta hazırlama kısmı bir bayan için en zor olan kısmı. Ufacık üç çantaya eşyaları sığdırma görevi bana kalıyor ki bunu yaparken bir yandan da mühendis bir eşin bu kadar eşya ile motora bindirdiğim yükün statiğe ve benzin tüketimine negatif etkisini anlattığı uzun demeçlerini dinliyoum. Halbuki ekstra bir çift ayakkabının ne zararı olabilir ki?
Motorumuz enduro tipi, uzun yola uygun güçlü bir motor (BMW R 1200GS) ama tabi ağır olması negatif yönlerinden.
12- Neden İspanyoldefteri blog’unuz onu adı?
2007 senesinde birbirimizden habersiz ikimiz de flamenko dansı yapıyorduk. İspanyoldefteri isimli flamenko gösterisi bizi tanıştıran ilk sahne gösterimiz oldu. İspanyoldefteri, ünlü Türk ressam Orhan Peker’in Madrid’den aldığı defterine verdiği isimdir; bu deftere çizdiği tablolar ile İspanya’da yaşadığı günleri çok çarpıcı bir şekilde betimlemektedir.
Biz bu gösteride sahne alırken, provalar esnasında kuliste tanıştık ve 2007’den bu yana beraber yaptığımız seyahetlerimizi kaydettiğimiz defterimize de “İspanyoldefteri” adını verdik. Tek bir farkla, kağıttan sayfalara yazmaktansa beyaz ekrana taşıdık. Asıl hedef yaşadıklarımızı unutmamak ve dönüp baktığımızdaı tekrar o anları yaşayabilmekti, fakat sonradan tahminimizden çok daha fazla insana ulaştıgımız bir gezi bloğuna dönüştü.
13- En son seyahatiniz motorla çıktığınız bu yolculuktu sanırım… Yoksa başka bir seyahat yaptınız mı?
En son 2016 yazında Gökçeada ve Bozcaada seyahati yaptık. Bu tatildeki hedef kitesurf öğrenmekti. Bir haftalık tatilimizde hem surf yapmaya başladık , hem adanın köylerini birer birer motorumuzla gezdik, hem de denizin ve Ege mutfağının o enfes tatlarının keyfini çıkardık. Bu arada Kitesurf öğrenmesi zaman ve sabır gerektiren gerçekten çok keyifli bir spor, herkese tavsiye olunur ama öğrenmek için kendinize zaman tanıyın.
14- Bugüne kadar toplam kaç ülke gezdiniz? (genel) Bir gidilecek görülecek yerler listeniz var mıdır?
20 ülke, 100’e yakın şehir gezdik.
Bundan sonra gezilecek listemiz çok uzun. Yakın zamanda Sicilya’ya motorla gitme planımız var. Onun dışında farklı kıtalara gitmek, coğrafyalar keşfetmek istiyoruz. Liste çok uzun ama en baştakiler son dönemde türk gezginler tarafından da ilgi çeken İzlanda’ da kuzey ışıklarını izlemek için kamp kurmak; Fas’ta çöl safarisi yapıp gece yıldızları izlemek, Hindistan sokaklarını, tapınaklarını gezmek çok istiyoruz. Uzakdoğuyu çok sevdik Thailand bize çok farklı bir tat yaşattı. Yine Uzakdoğu’dan Malezya, Kamboçya, Vietnam ve Japonya çok gezmek istegimiz yerlerden. Kısacası gezecek çok yer var, yolun başındayız 🙂
15- Motorla gezmek bir bakıma da risk, gerçi bu benim fikrim siz böyle düşünmeyebilirsiniz. Risk olduğunu şu nedenle düşünüyorum. Hani yolda bırakabilir… Hiç böyle bir şey geldi mi başınıza?
Evet doğru Motor her zaman bir risk, en nihayetinde her tarafı açık bir araçta zaman zaman 140-150km’ ye yaklaşan hızlarda seyahat ediyorsunuz. Bu riski minimize etmek için hem sürücüye, hem arkada oturan yolcuya çok büyük sorumluluklar düşüyor. Sürücünün dikkati ve kurallara uyması, hızı, içleri özel korumalı motor kıyafetleri ve kaskların eksiksiz kullanılması, aracın bakımının uzun yol öncesi yapılması çok önem taşıyor. Bunun yanında hava şartlarına direk maruz kalması ve tabiki çok konforlu olmaması uzun saatler suren seyahetlerde bel ve sırt agrısına veya rüzgardan, yağmurdan üşütme gibi risklere yol açabiliyor.
Motorumuzu bizi yarı yolda hiç bırakmadı ama tabiki fiziksel yorgunluklar uzun süren yolculuklarda hissediliyor. Bunlar da seyahatlern tuzu biberi olarak kalıyor.
16- En çok hangi ülke sizi etkiledi? Neden…Sizi etkileyen ulkeyi biraz daha açabilir misiniz? Gezginlere yol göstermesi açısından, o ülkede nereler gezilmeli, hangi lezzetler tadılmalı vs.
Bizi en çok etkileyen ülkelerden biri İspanya; ve özellikle balayına gittiğimiz Endülüs bölgesi. Biz flamenko yaparken tanıştığımız için bu dansın toprakları Endülüs’ün bizim için çok ayrı bir yeri var. Balayımıza Barcelona’dan başlayıp Granada, Malaga, Marbella, Cebelitarık, Cadiz, Jerez, Sevilla ve Madrid olarak çizmiştik. Yine roadtrip yaparak gezdiğimiz bu turda bizi en çok etkileyen şehir Granada olmuştu. Şehre ulaştıgımızda her sene yapılan geleneksel bölge festivaline denk gelmiştik ve ertesi gün Papa burayı ziyaret edecekti. Şehrin kırmızı halılar ve çiçeklerle süslenmiş o masalsı hali, sokaklarda çalan flamenko şarkıları, flamenko çingenesi gibi giyinmiş güzel bayanlar, sokaklara kurulmuş bistrolarda leziz tapaslar bize flamenkonun kalbine çok özel bir zamanda getirmişti. Bununla bitmeyen büyü, El Hambra sarayını gezmemizle katlanmıştı. Bu sarayın hikayesi, entrikaları, İslam ve Hıristyan mimarisini bu kadar zarif bir şekilde harmanlayan işçilik harikası şehre hayran kalmak için başlı başına ayrı bir sebep. Gezerken yanımızda götürdüğümüz İlker Özünlü’nün Endülüs kitabı ise El Hambra’yı çok etkileyici hikayelerle anlatıyordu. Buraya evliliğimizin 10. Senesinde tekrar gelmek ve anılarımızı tazelemek istiyoruz
Bunun dışında Thailand adaları bizi doğasıyla çok etkiledi. Özellikle Koh Phi Phi tam bir tropical cennet ada. Ada Leonardo di Caprio’nun 2000 senesinde Beach filmini çekmesi ile çok ünlenmiş fakat 2004 Hint Okyanusu depremi ve tsunamisi felaketi esnasında kelimenin tam anlamıyla yerle bir olmuş. Uzun süren bir yeniden inşaa sürecinden sonra eski cennet haline geri kavuşmuş. Biz 2013 senesinde gittiğimizde kaldığımız Long Beach sahilinde dalış yapılan bölgeye çok yakınız ve şnorkelle dalmamıza ragmen gördüğümüz 100’den fazla balık ve hatta yavru kopek balıkları, çok ilgninç su altı hayvanları ve rengarenk bitki çeşitleri ikimizi de hayran bırakmıştı. O zaman anlamıştık ki su altı bambaşka bir evren ve Nemo gerçekten var J Bu adaya tekrar gitmek ve bu sefer tuple dalış yapmak çok istiyoruz.
17- Ülkemizle kıyaslarsak sanırım motosiklet sürücülerine Avrupalılar daha saygılı… Ne dersiniz? Neler gözlemlediniz bu konuda?
Çok doğru bir gözlem, yurtdışında motorcuların kendi arasında da bir saygı var ve mutlaka birbirlerine selam veriyorlar. Ülkemizde ne yazıkki motorsiklet kullananlara saygı çok az. Bunun iki sebebi var; birincisi motor kullanımı çok yaygın olmadıgı için aslında kolay bir iş yapmadıgımızın ve yeri geldiğinde bizlere öncelik tanınması gerektigine karşı empati gelişmemiş durumda. İkinicisi ise ne yazıkki motorculara bakışı negatifleştiren kuryeler. İstanbul trafiginde, az insan gücü ile çalışan tüm şirketlerin kuryel servisleri zamanla yarışıyor. Hal böyle olunca da trafikte hem kendi hayatlarını hem de diğer sürücülerin hayatlarını tehlieye sokacak hareketlerde bulunuyorlar. Bu da insanlarda motor görünce beni sıkıştırmaması için önce ben sıkıştırayım zihniyetini getiriyor. Bükreş’ten İstanbul’a dönünce motor kullanımının ciddi anlamda arttığını farkettik, bayan sürücüleride gördükçe çok mutlu oluyoruz, bunun farkındalığı arttıracağına inanıyoruz ancak motor sürücülerinin eğitimini de sorgulamak lazım, nitekim halen kask kullanmayan sürücüler görüyoruz.
18- Gelelim okuyucun en merak etti şeye; para… Bazıları için yapılanlar ya da bu yapılanlardan çıkan dersler değil de ne yazık ki para önemli,,, Evet, bu da önemli ama ilk başta bunu soranlar revaçta… Mail kutum “bu nasıl olur, bu kadar paraya gezilmez, bunlar yalan” diye sitemlerle dolu… Genel anlamda seyahatlerinizin bütçesi nedir? Motorlu Avrupa seyahati için ne kadar bir harcama yaptınız, konaklama olarak çadır mı tercih ettiniz? Biraz bütçeden bahsedin ve rakam da verin lütfen.
Motorlu seyahatler uçaklı seyahetlere göre bir nebze daha uygun oluyor tabiki ama çok ciddi farklar olduğunu söyleyemeyiz. Avrupa gezimiz yaklaşık 2.500 euro civarında gerçekleşti. Konaklama için çok daha uygun oteller/ kamp alanları tercih edilebilir tabiki ama biz genelde 70-100euro arası otellerde kaldık.
Orta seviye otellerde kalıyoruz, lüks tercih etmiyoruz. Aslında aşağıda bahsettiğimiz gibi çalışırken gezmek hedefinde olduğumuz için kısıtlı zamanlarda gezerken bazı konularda çok fazla ucuzuna kaçmıyoruz, Motorla seyahat zaten yorucu olduğu için gece kaldıgımız otellerin konforlu olmasını tercih ettik. Kaldığımız yerlerde de yerine gore günlük ortalama 50-75 euro arasında harcama yaptık. Ayrıca motorda zaten yer olmadığı için hediyelik eşya, kıyafet gibi alışverişler çok daha az oluyor, Atilla’ya göre böyle de bir avantajı var motorun J ama ben aynı şekilde yorumlayamayacağım
19- Siz daha çok işle seyahati bir arada götüren gezginlerden siniz ama ileriye dönük planlarınızda, her şeyi satıp veya bırakıp motorla bir maceraya atılmak var mı? (İlla ev bark sattıracağım birilerine 🙂
İşleri bırakıp, varımızı yoğumuzu satıp sadece 1 sene de kısıtlı bütçeler ile dünyayı gezmek felsefesi yerine, çalışırken yıllık izinlerimizle planladığımız tatillerle bu keyfi bir ömre yaymak, gittiğimiz yerlerde lüks olmasada konforlu otellerde kalıp, o şehrin tüm imkanlarından yararlanarak gezmek, bunu da mümkün olduğunca iki teker üstünde yapmak hedefimiz. Bu sefer ev, bark sattıramayacaksın ne yazık ki J zaten satmak için önce ev almak lazım
20- Yeni rotanız neresi? Bir plan yaptınız mı?
Yeni motorlu uzun rotamız Sicilya, Italya da bir çok yeri gezdik ama nedense doyamıyoruz bu ülkeye. Yakın mesafe olarak Yunanistan sahilleri ve adalarını düşünüyoruz. Motorsuz rotamız da İzlanda; buranın volkanik yer altı ile buzul yeryüzünün birleştiği muhteşem doğası, kaplıcaları, kuzey ışıkları ile çok farklı bir coğrafya oluşu bizi çok çekiyor.
21- Çift olarak gezmek mi avantajlı yoksa tek olarak mı? Ya da hangisi dezavantaj?
Çift olarak gezmek bize her zaman çok daha fazla keyif verdi. Yaşadıklarımız paylaştıkça daha çok anlam kazanıyor bizce. Biz her tatilde biribirimizin başka bir yönünü keşfediyoruz, tatilden dönünce de ilk gün işe gitmek için ayrılmak biraz zor geliyor ne yalan soyleyelim J
Bizce bir de önemli olan tatillerde birbirini tamamlamak ,sorumluluğu paylaşmak önemli. Biri yolu araştırırken diğeri otelleri, restoranları bulur, gezerken biri oranın tarihini araştırır, biri foto çekerken digeri poz verirse ( o ben oluyorum genelde) tam bir bütünlük sağlanırJ Sorumluluk tek kişi üstüne kalırsa (özellikle bizim yaptıgımız gibi uzun destinasyonlarda) planı yapan kişi için tatil tatil olmaktan çıkar.
22- Motorla Avrupa macerası size neler kattı, son olarak genel anlamda seyahatin size öğrettikleri nelerdir?
Öncelikle özgürlüğün paha biçilemez ve doğayı hissetmenin çok kıymetli olduğunu öğretti. Avrupa gezisinde doğası çok bakir yerlerden geçtik, doğaya verilen değeri ve güzelliği yaşatmanın çabasını gördük. Rüzgarı, çam kokusunu , yağurun çiselemesini yüzümüzde hissettikçe, asfaltın ayaklarınızın altından kaymasını izledikçe anı yaşıyorsunuz. Yorgunluğa ragmen bu hissiyat muhteşem. İkincisi planlamayı, uyumlu olmayı ve sabrı öğretti. Kısa zaman, uzun bir destinasyon, uzun saatler motorla yolculuk, ardından şehir gezileri derken zaman zaman çok yorulduk, hatta rahatsızlandığımız zamanlar bile oldu. Bu anlarda dirayetli olmak; birbirine destek olmak çok önemli. Son olarak, ki bizce en önemlisi Allain de Buttton’un “Seyahat Sanatı” isimli kitabında söylediği gibi
‘Yaşamımıza hükmeden mutluluk arayışıysa, bu arayışın dinamiklerini açığa çıkaran nadir etkinliklerden biri seyahatlerimizdir’. Seyahatler uzağıyla yakınıyla muhteşem bir iç yolculuk bizim için.
Tesekkurler
Sevgiler
Saygılar
Ismail Sarı Hurrıyet Seyahat